ÖLÇÜ İSLAM OLMALI
ÖLÇÜ İSLAM OLMALI
 
Türk Milleti'nin bugünkü tablosu iç açıcı bir görüntüye sahip değildir. Kültürel yapımızda alabildiğince tahribata uğramışız, sosyal yapımız çelişkileri derinleştirerek kuşaklar ve dilimler ara­sında çatışmalar yaratacak şekilde değişmektedir. İslâmî ve insanî yaklaşımların yerini süratle maddî menfaat ilişkileri almaktadır. "Cemiyetçi toplum" anlayışımız yerini, "ferdiyetçi" yapılaşmaya bırakmakta ve yanındaki düşeni kaldırmaya teşebbüs etmeden gemisini kurtarmanın telaşı içinde bir koşturmaca sürüp gitmek­tedir. İslâmî ölçülere uygun olarak ticaret yapmak ve iş takip et­mek isteyen insanlar adeta vebalı gibi tecrit edilmektedir; bu du­rumdakiler kamu hizmetlerinden yararlanmak istediğinde -istis­naları elbette tenzih ederek söylüyorum- rüşvet istenemediği ve buna meydan vermediği için en tabiî hakkına kavuşturulmuyor. Bir yanda "Sultan Sofralarında kahkahalar yükselirken, diğer ta­rafta ilaç parası bulamadığı için ölenler ve böbreğini satılığa çıka­ranlar hâlâ varlığını sürdürüyor... Hülâsa, düzen kendi anlayışı içinde öyle bir çark kurmuş ki gayri meşru tutum ve davranışlar "meşru" zeminde bile çarkın dişlileri oluyor ve taşları arasında vic­danları, İslâmî-insanî değer yargılarını, hak ve hakikatleri insaf­sızca eziyor ve öğütmeye devam ediyor...
Bu çarpık, bize yabancı, bizi biz yapan değerlerimizi inkâr ve tahrip edici tablo süratle değişmelidir. Milletimiz üzerindeki ölü toprağını silkip atması, diri ve canlı bir ayağa kalkışı gerçekleştirmesi için bir an evvel asli hüviyetine kavuşması gerekir: Fikirde, fiilde davranış ve yaşama tarzında ölçü eksiksiz olarak İSLAM ol­malıdır. İslâm, hayatının her safhasında "mutlak belirleyici" rolü­nü almalı ve istikameti tayin edici ibre olma vasfını kazanmalıdır.
İşe bir yerlerden başlamalı ve kendi kimliğimize kavuşma sü­recini başlatmalıyız. Bu sürecin her cephede ve bütünüyle başla­tılması bugün için mümkün görünmüyor. Çünkü bu düzenin dişli­lerini monte eden ustalar çarkın böyle dönmesini istiyorlar. Ve bundan yararlanarak varlıklarını sürdürüyorlar. Haliyle çarkın durması ve geriye döndürülmesi işlerine gelmeyecektir. Bu itibar­la öze dönüş için çarkçı başından birşey beklemiyoruz. Onun yap­masını isteyeceğimiz çalışmalar açısından teklif ve tedbirlerle ilgi­li düşüncelerimizi bugün mahfuz tutuyoruz. Ancak, inandığı de­ğerleri bu çarkın taşları arasında ezilen insanlar olarak biz, işe bir yerden başlamak zorundayız. Maksat, niyet ve emelleri İslâmî olan ulvi bir gayenin tahakkuku için yola çıkma cehdini gösterecek dermanı kendinde bulan insanlar, öncelikle bunlar, kendi çarkla­rının istikametini ve bu çarkın imal ettiği ürünlerin kalitesini göz­den geçirmelidir. Tuvalin önünde bulunduğu noktadan perspekti­fi yakalamaya çalışan ve temaşa ettiği manzarayla bütünleşmek için bütün benliğiyle konsantre olan ressam gibi; önce iyi bir bakış noktası bulmalı, sonra bütün ruhi ve bedeni varlığımızla tuvalimi­ze eğilmeliyiz.
Tuvalimize geçirmek istediğimiz manzara bütün ihtişamı ve gü­zelliğiyle İSLÂM'dır. Perspektifimizi "Ehl-i Sünnet V'el-Cemaat" noktasında yakalayacağız... Ve fırçamızı buladıgımız renklerde ölçü yine İslâm'ın sınırladığı ve belirlediği ölçü olacaktır; ne eksik ne de fazla, ifrattan ve tefritten uzak, sade ve hakiki müslümanlık renklerimizin belirleyici vasfının temeli olmalıdır. Kur'an, Hadis, İcma-ı ümmet ve Kıyas-ı fukaha da Ehl-i Sünnet akidesi ve bunu renklendirmek, kokulandırmak için yaradılışımızın hikmetlerine uygun ve İslâm'ın sınırlarını çizdiği ölçüler içinde millî ve milli­yetçi motifler...
Bu manzarayı önce kendi kalbimizdeki tuvale geçirmeliyiz. Bu hem fert planında, hem de İslâmî bir çizgi üzerinde cemaatleşen gruplar açısından böyle olmalıdır. Sınırlarını Ehl-i Sünnet yolu­nun çizdiği bir bakış açısı ortak ve odak noktamız olmalıdır. Dışımızdakilerden önce iman ve itikatte ortak olan insanlar olarak kendimize sormalıyız: "Ben Cenab-ı Rabb'ül âleminin -elest-i bi rabbiküm- (Ben Rabbiniz değil miyim?) diye verdiğimiz sözümüz üzerinde miyiz? "Bu söz üzerindeysek bunu fiilimizle de tasdik ediyor muyuz? Yani özümüz ile sözümüz tam olarak uyum içinde midir? Bunları gözden geçirip İslâmî tavrımızı belirginleştirmek ve yaşamak gerekecektir.
Kendi iç dünyamızdaki seferi bitirdikten sonra "cemaatleşme" ve "cemiyetleşme" yolundaki çabalara başlayabiliriz. Ancak; "Ce­maatleşme" şuurundan hareket ederken "kapalı cemaat" oluştura­rak toplumdan tecrit edilmemeye de dikkat etmeliyiz. Belki bu­gün için yaşamıyor olanlar, yarınlarda daha ileri saflarda, İslâm’ı savunacak noktaya gelebilirler. İnananların kendi iç bünyesine yapacağı toparlanma ve müspet ilişkiler, onları toplumdan soyutlamamalıdır. "Halk içinde Hakk'la beraber olma" ölçüsünü bulma­lıyız.
İnananlar, önce bunlar, kendi inandıklarını bütün sadeliğiyle AMA KESİN OLARAK TAVİZSİZ yaşama prensibine ulaşmalıdır. Düzenin değer yargılarını esas alarak itibar sağlamaya ve inan­dıklarını bu yolla yaymaya çalışanlar yalnızca düzenle bütünleş­me sonucunu elde edebilirler, ondan ötesine geçemezler. Halbuki esas olan suyun içinde gitmek değil, suyun yönünü değiştirmek­tir. Bunun için de önce hızla akan suyun belirli noktalarına sağ­lam taşlar koymalı ve bendler oluşturmalıyız ki, suyun hızı kesil­sin ve istenilen tarafa akması sağlanabilsin. İman ve inanç odakla­rında girdaplar oluşturalım ve inananların birliğine giden yolları tıkayan olumsuzlukları elbirliği ile kaldıralım.
Bu birliğin öncelikle genç ve dinamik unsurlarca sağlanabil­mesi elbette şayan-ı tercihtir. Müslüman Türk Gençliği, heyecanını kullanacağı ve neticelerini göreceği bir ortama mutlaka ulaştı­rılmalıdır. Ulaşılan bu heyecan hiç bir kesintiye uğramadan de­vam etmelidir.
YARININ İSLÂM İMAN VE İNANCIYLA TEMELLENDİRİLMİŞ MEDENİYETİNİ KURMADA TÜRK GENÇLİĞİ YORULMA BİLMEZ BİR MÜCADELEYE DOĞRU YÜRÜMELİDİR...
                                      Halit ACAR 
                                      İl Bşk Yrd...
İLAYH-İ KELİMETULLAH İÇİN NİZAM-I ALEM...
 
ZALİME "ALP" MAZLUMA"EREN" PEYGAMBER ÜLKÜSÜNÜN ÜLKÜCÜSÜDÜR ALPEREN.
TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ
 
DUYURU PANOSU
 



TÜRK-İSLAM ALEMİNİN MÜBAREK MEVLİD KANDİLİNİ KUTLAR. HAYIRLARA VESİLE OLMASINI YÜCE ALLAH'tan NİYAZ EDERİM. BBP GENEL BŞK. YRD. AV.SELAMİ EKİCİ

-

ZAMAN İLERLERKEN GEÇEN ZAMANIN GERİ GELMİYECEĞİNİ BİLEN FERTLER OLARAK "TEBLİĞ"ve"İRŞAT" AŞKIYLA YANAN YÜREĞİMİZİ DİNDİRMEK İÇİN ADIMLARIMIZI HEP HIZLI ATMALIYIZ..(ÇÜNKÜ O ÖYLE YAPTI.!)
 

BİN YILLIK ANA DAMARDAN,DOĞRU ÇİZGİDEN KOPARAK SAĞA SOLA SAVRULMUŞ "KARDEŞLERİM" EMANET EDİLEN MİRASI.HEBA ETMEYELİM HEBA ETMEYELİM..!
 
 
Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol